
AİHM’den Türkiye’ye Ceza: “Cumhurbaşkanına Hakaret” Yüzünden başvurucuya 2600 Euro Tazminat!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan ceza verilen bir Türk vatandaşının ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni 2600 Euro tazminat ödemeye mahkum etti. Bu karar, Türkiye’de ifade özgürlüğü üzerine tartışmaları yeniden alevlendirdi.
HABER
1/15/2025


Edirne’de yaşayan Saide İnanç hakkında, 2019 Facebook’ta yaptığı bazı paylaşımlar nedeniyle “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla dava açıldı. Edirne 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada İnanç’a, 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası verildi. Hükmün açıklanması ise geri bırakıldı.
İnanç’ın karara yaptığı itiraz da reddedildi. Anayasa Mahkemesi de hükmün açıklanması geri bırakıldığı için İnanç’ın hakkını kaybettiğini belirterek, başvurusunu kabul edilemez buldu.
AİHM “İfade özgürlüğünün ihlali” dedi, 2 bin 600 Euro ödenmesine hükmetti!
Bunun üzerine, İnanç’ın avukatı Veysel Ok mahkemenin kararını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. Avukat Ok, İnanç’ın eleştirel görüşünü ifade ettiğini ancak mahkûm edildiğini belirterek, özellikle mahkûmiyet kararının açıklanmasının durdurulmasına itiraz etti.
Aynı suçlamadan dört başvuruyu da değerlendiren AİHM, 8 Ekim 2024 tarihli “Erdoğan ve diğerleri/Türkiye davası” kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşme'nin (AİHS) 10. Maddesi uyarınca “ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine” karar verdi. AİHM, Türkiye’nin üç ay içinde, İnanç’a 2 bin 600 Euro ödemesine karar verdi.

AİHM’nin Kararı Ne Anlama Geliyor?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesi, ifade özgürlüğünü garanti altına alırken, Türkiye’de yürütlmekte olan “Cumhurbaşkanına hakaret” davaları bu hakkın kullanılmasını ciddi şekilde kısıtlayan bir yasal dayanak olarak dikkat çekiyor. AİHM’nin bu son kararında, eleştirinin demokratik toplumun temel unsurlarından biri olduğu vurgulanıyor ve hükümetlerin daha geniş eleştiri toleransı göstermesi gerektiği belirtiliyor.
AİHM’nin değerlendirmesine göre, ilgili davada verilen ceza, demokratik bir toplumda gereklilik ve orantılılık ilkelerine aykırı bir uygulama niteliği taşıyor. Mahkeme, Türkiye’nin, vatandaşının ifade özgürlüğünü ihlal ederek AİHS’ye aykırı davrandığı sonucuna vardı.
Türkiye’de “Cumhurbaşkanına Hakaret” Suçu: Bir Baskı Aracı Mı?
Türkiye’de “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi, özellikle son yıllarda binlerce vatandaşın yargılanmasına ve cezalandırılmasına yol açtı. Eleştiri sınırlarını aşan özellikle hakaret içeren ifadelerin cezalandırılması yasal olarak tartışılabilir bir durum olsa da, bu yasanın hükümet eleştirisini susturma aracı olarak kullanıldığına dair eleştiriler artıyor.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, sadece 2022 yılında 16 binin üzerinde kişi “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan yargılandı. Bu rakamlar, dünyanın herhangi bir yerindeki benzer uygulamalarla kıyaslandığında Türkiye’de ifade özgürlüğü üzerindeki baskının boyutunu ortaya koyuyor.
İfade Özgürlüğüne Vurulan Darbe
Bu karar, Türkiye’de ifade özgürlüğü üzerine çok çarpıcı bir şekilde ışık tutuyor. Muhalif seslerin susturulması ve eleştirinin cezalandırılması, demokratik normlardan uzaklaşma olarak değerlendiriliyor. Ağırlıklı olarak gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler ve sosyal medya kullanıcılarının hedef alındığı bu yasal düzenlemeler, ifade özgürlüğünü temel bir hak olmaktan çıkarıp, bir lütuf haline getirme riski taşıyor.
Uluslararası örgütler, bu uygulamaların ifade özgürlüğüne ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekiyor. Örneğin, Sınırsız Gazeteciler (“Reporters Without Borders”) tarafından yayınlanan basın özgürlüğü endeksinde Türkiye’nin alt sıralarda yer alması, ülkedeki basın ve ifade özgürlüğü krizinin küresel çapta yankı bulduğunu gösteriyor.
Hükümetin Sessizliği
AİHM kararına karşı hükümet kanadından henüz resmi bir açıklama yapılmamış olsa da, Türkiye’nin daha önce benzer davalarda AİHM kararlarını uygulamada isteksiz davrandığı biliniyor. Ancak, bu kararı uygulamamak uluslararası hukuk alanında Türkiye’yi daha da yıpratabilir.
Sonuç
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu kararlı tutumu, Türkiye’de ifade özgürlüğü üzerindeki baskıya karşı uluslararası bir tepki olarak yorumlanabilir. Ülkedeki mevcut hukuk sistemi ve siyasi atmosfer, demokratik normlardan uzaklaşan bir tablo çiziyor. Bu karar, sadece bireysel bir zafer değil, aynı zamanda Türkiye’de ifade özgürlüğü konusunda verilen daha büyük bir mücadelenin parçası olarak görülmeli.