Eren Üner’in Mücadelesi: Adaletsizliğe Karşı Bir Gencin Hikâyesi
Eren Üner, 23 yaşında, İstanbul’da tarih okuyan bir üniversite öğrencisiydi. Sadece geçmişin izlerini takip eden bir öğrenci değil, aynı zamanda bugünün karanlık noktalarına da ışık tutmaya çalışan bir gençti. Ancak bu arayışı, onun için hem fiziksel hem de psikolojik açıdan yıkıcı bir sürecin kapısını aralayacaktı.
HABER
4/20/2025


Eren Üner’in Mücadelesi: Adaletsizliğe Karşı Bir Gencin Hikâyesi
Eren Üner, 23 yaşında, İstanbul’da tarih okuyan bir üniversite öğrencisiydi. Sadece geçmişin izlerini takip eden bir öğrenci değil, aynı zamanda bugünün karanlık noktalarına da ışık tutmaya çalışan bir gençti. Ancak bu arayışı, onun için hem fiziksel hem de psikolojik açıdan yıkıcı bir sürecin kapısını aralayacaktı.
Saraçhane'de Başlayan Direniş
Mart 2025’te İstanbul’un Saraçhane semtinde patlak veren olaylar, her şeyin başlangıcıydı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında açılan bir yolsuzluk soruşturması kapsamında gözaltına alınmış; bu gelişme İstanbul’da büyük bir öfkeye neden olmuştu. Saraçhane Meydanı, kısa sürede barışçıl protestoların adresi haline geldi. Ancak protestolar, Çevik Kuvvet Polisleri'nin sert müdahalesi ile gölgelendi.
Ters kelepçelenen, yüzüstü yere yatırılan ve sabaha kadar soğukta bekletilen gençlerin görüntüleri, bizzat bazı polisler tarafından sosyal medyada alaycı başlıklarla paylaşıldı. Selfie çeken, küfür eden, hakaret eden polisler, hiçbir çekince göstermeden bu anları yayınladı.

Bir Öğrencinin Sessizliği Bozması
Eren, bu görüntüleri ilk gördüğünde büyük bir şok yaşadı. Bir tarih öğrencisi olarak susamazdı. Hesapları inceledi, görüntüleri doğruladı ve 23 Mart sabahı kendi Twitter hesabından bu polisleri ifşa eden bir flood paylaştı. Hakaret ya da küfür kullanmadan, sadece belgeleri derleyerek adaletsizliğe dikkat çekti.
Flood kısa sürede milyonlara ulaştı. Yeni görüntüler gelmeye başladı. Eren, altı farklı Çevik Kuvvet Polisi'nin açık profillerinden işkence görüntüleri paylaştığını belgeledi. Ancak bu cesaretin bedeli ağır olacaktı.
Ev Baskını ve Gözaltı Süreci
24 Mart gecesi, saat 22:00 sularında, Eren’in kapısı çalındı. Silahlı sivil polisler, onu ters kelepçeyle gözaltına aldı. Evde yapılan baskın sırasında, Eren Twitter’da bir Space yayını yapıyordu. Polisler, telefon ve laptop şifrelerini aldı. Eren, direnmedi.
İlk durak hastaneydi; ama kelepçeler çıkarılmadı, odada polis vardı. İşkence beyanı alınmadı. Ardından Vatan Emniyet’e götürüldü. Yol boyunca amiri tarafından tekmelendi, tokatlandı. Eren için artık sıradan bir gazetecilik faaliyeti, kabusa dönmüştü.
Sorgu Odasında İşkence
Vatan Emniyet’teki sorgu odasında altı polis vardı. Bunlardan biri, Eren’in ifşa ettiği polislerden biriydi. Sorgu, “Hangi örgüttesin?” sorusuyla başladı. Eren, hiçbir örgütle bağı olmadığını, sadece işkenceyi belgelediğini söyledi. Ama bu açıklamalar, daha fazla darp ve hakareti tetikledi.
Polisler, Eren’e bazı olayları zorla kabul ettirmeye çalıştı. “Bir polisin kapısına ‘KORKAK’ yazılı not sen misin bıraktın?” diyerek suç yüklemeye çalıştılar. Eren her seferinde reddetti. Bunun üzerine tehditler geldi:
“Seni Çevik Kuvvet’in eline veririz, seni öldürürler.”
“Otobüsün arkasından girersin, cesedin önden çıkar.”
Eren'in cinsel bütünlüğü de tehdit altındaydı. Amir, pantolon üzerinden cinsel organını ellemeye çalıştı. Diğer polisler hakaret etti:
“Bu kesin ibne.”
“Avukatın gelsin de onu sikelim.”
Sahte Avukat Koruması, Gerçek Yalnızlık
Avukat nihayet geldiğinde, polis baskısı hâlâ devam ediyordu. Avukat, “Yok gerek yok, akıllanmıştır o,” diyerek işkenceyi geçiştirdi. Eren, ifade verirken yaşadıklarını anlatamadı. Nezarete götürülürken Çevik Kuvvet otobüsünün önünden geçirilmesi, açık bir gözdağıydı.
Cezaevi, Darp ve Belgelenen İşkence
25 Mart sabahı tekrar hastaneye götürüldü. Yine darp raporu verilmedi. Daha sonra Metris Cezaevi’ne sevk edildi. Cezaevine girişte “Darp edildim,” dedi; ancak dosyadaki eksiklik nedeniyle alınmadı. Sonunda Haseki Devlet Hastanesi’nde detaylı bir rapor alındı.
Eren, toplamda beş farklı kurumdan darp raporu aldı. Metris ve Silivri Cezaevleri’ndeki sağlık kontrolleri, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin ziyareti ve tahliyesi sonrası Beylikdüzü Devlet Hastanesi raporları, yaşadıklarının açık belgesiydi.
Bir Flood ile Başlayan Direnişin Sembolü
9 Nisan 2025’te tahliye oldu. Ardından Twitter’dan yaşadıklarını paylaştı ve işkenceci polislerin cezalandırılması için hukuki süreci başlattı. Şu sözleri, onun kararlılığını ortaya koyuyordu:
“Değil altı saat, altı sene işkence görsem de sonuna kadar mücadele edeceğim.”
Cezaevinde tanıştığı mağdurlara da bir söz vermişti:
“Sonuna kadar mücadele edeceğim.”
Son Söz: Tarih Yazanlar Değil, Direnenler Hatırlanır
Eren Üner, yalnızca bir üniversite öğrencisiydi. Ama cesareti, suskunluğa teslim olmayan sesiyle bir neslin hafızasına kazındı. Bu hikâye, bir gencin işkenceye ve baskıya karşı nasıl dimdik durabildiğinin belgesidir. Eren'in yaşadıkları, Türkiye'de ifade özgürlüğü ve polis şiddeti tartışmalarının merkezine yerleşmiştir.
Bu sadece bir hikâye değil, adalet için atılan ilk adım.
Ayrıca hatırlatmakta fayda var!
Anayasa Madde 17, Fıkra 3 (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası)
"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) – Madde 3: İşkence Yasağı
“Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye veya cezaya tabi tutulamaz.”

